26 Ocak 2010 Salı

Bir tuhaf kar hikayesidir...


Bendim değil mi günlerdir kardan adam diye kuduran… Şimdi sağda solda gördüğüm kar bazlı adam ve adamcıkların, sürrealist, realist, avangart her ne ise,binbir çeşit çalışmanın, cami bahçesindeki kardan imamın sahiplerini kabiliyetlerinden dolayı kutluyor, kente ve kentliye katkılarından dolayı belediye tarafından birer plaket ile ödüllendirilmelerini öneriyorum.


Kar yağacağı haberini duyduğumdan beri kardam adam yapacağım diye bar bar bağıran, davul çalıp, borazan öttüren, önüne geleni yakasından tuttuğu gibi tipiymiş, geceymiş demeyip buz gibi soğuğa atan, neyseki uyanık kurbanlarının sıcak şarap, kar topu, çay vs gibi kıvırmacaları ile kandırılan ben, dün kardan bir biblo bile yapamamanın hüznünü taşıyarak tüm gün yağan lapa lapa karı seyredip aslında nasıl da güzel bir kardan adam yapabileceğim ile ilgili hayaller kurmuştum… Neden yapmamıştım ki sanki?


Sonrasında her şey ofiste yankılanan erken paydos haberi ile başladı… Yaşasın erkenden evimde olacaktım… Yolda tek başıma arabaların üzerinden kar toplayacak, botlarım hışır hışır karla kaplı sokaklara batarken kar topunu bir süre elimde taşıyacak, başka bir köşede yere atacak, çıkardığı izin derinliğine bakıp gururlanacak, aynı köşede yeni bir kar topu yapacak bunu defalarca tekrarlayarak tek kişilik kar topu oyunum ile evime kadar gidecektim… Öyle de oldu. Alt tarafı bir kaç avuç dolusu kar sokak gezintisi yaptı. Ah deli gibi istiyordum biri bana okkalı bir kar topu atsa da ben de elimdekini kafasına gözüne çaksam, 1. sokak kar savaşları bu vesile ile başlasa, ortalık karışsa, sonra gülmekten çatlayarak eve girsem, neyse… Teşvikiye’nin arkalarına daldıkça önce arabalar ki zaten azdılar ve sonra insanlar azaldı ve yollar giderek kapandı. Mahsur kalmış arabalar gördüm, zavallı sürücüler bir yola bir arabalarına sonra en yakında hangi esnaf varsa, bakkal, sucu, tüpçü, terzi, ona bakıyorlardı : “bi el atın yahu, belki geri çıkar kaçarım”, sucu çocuk: “abi sen niye bu yola girdin ki” ( meali: salaksın abi :)… Araç sürücülerine kalırsa, vay be dünyanın başına büyük bir felaket gelmişti: “Allahım bu lanet yokuşta hepimiz öleceğiiiiiiz”. Yok valla benim ev şura, ben daha milyonlarca yıl yaşarım gibi, az çok erzak da var, biraz idare de ettim mi tamamdır.


Dünyanın sonuna gelmiş sürücüleri ve araçlarını da geride bırakıp, yokuşun artık ulaşılması daha güç derinlerine indikçe, zemindeki kar da yoğunlaşıyordu ve artık -yaşasın- kar topu almak ister gibi yapıp sağda solda ve yukarıda da kimseler yoksa arabaların üzerine atılıp, iz bırakma gibi yeni bir eğlencem de vardı. Bu şekilde 'çaktırmadan sokaktan geçen-usulca süzülen yarı deli' gibi sonunda kendi sokağıma geldim. Fakat o da ne: yığılmış karlara kimse el sürmemiş, sokağın tüm çocukları aynı anda ya hasta ya cezalı olmalı, kaldırımlara basılmamış, en temiz en güzel hali ile sokağım, sanki benim için karla kaplanmış… Manzara karşısında gözümde yıldız da değil flaş çaktı, sonra suratımda bir gülümseme, iş yapmanın marifet gerektiren haliyle dilimin dışarı çıkmamış olduğunu umuyorum, evet ciddi biçimde umuyorum… Birden kendimi yere atıp başladım yoldaki ve kaldırımlardaki karları bir araya getirmeye. Kafamdaki plan belli: toplayabildiğim kadar kar bir araya toplanacak, en az 75 cm boyunda, şanıma yaraşır bir kardan adam yapılacak… Hey heeeyt kaç gündür neden tek başıma yapmak aklıma gelmedi ki! Çalış ece çalış, çalışmayanı kimse sevmez, ha gayret… Ben daha iki avuç karı birbirine yapıştırıp küreselleştirememişken ıssızlığın içinden kaya kaya bir araç gelip dönemediği köşede, yani tam da benim yanımda durdu. Çömelmiş kar avuçlayan ben ve kapıyı açıp can havli ile dışarı bakan adam burun buruna geldik. Adamcağız önce yerde, ırgat gibi çalışan bana, sonra arkaya arabasının tekerleklerine baktı, ben de bir adama bir tekerleklere bakıp biraz utanarak tekrar kar avuçlama işime döndüm. O sırada boş diye sevindiğim o sokakta, daha ileride, başka bi araç vıj cıjt gajırt yapa yapa, hoop diye bağrışa çığrışa geldi… Ben hala yerde… Yanımdaki arabadan adam indi, tekerleklerine zincir takmaya uğraşıyor, ben hala yerde iki avuç karı birbirine yapıştıramamışım, zaten üşüyorum üstelik yorulmaya da başlamışım ve artık yaptığım periyodik hareketlerin kardan adam yapmakla da pek alakası olmadığı besbelli. Sokak ortasında yerde hamur açan bir insanı andırıyor olmalıyım, lakin günlerin hayali var, kolay pes edilmeyecek. Arada bir kalkıp üşümüşlüğün verdiği delice bir telaşla sağa sola koşuyor, kaldırımlardan başka karlar kucaklayıp yığınımı büyütüyorum ya da büyüttüğümü sanıyorum, ama kar sıkışmıyor yine dağılıyor, yine dağılıyor. Yanımda adam zincir takıyor canı burnunda, ben hamur açıyorum yanıbaşında can hıraç… Tövbe tövbe hangimiz deli, tabiki sen, yukardaki sucu çocuk bile ne diyor: “ bu havada bu sokaklara girilir mi?” Adam sana bakıyor, sen bakma, bakmaaa yok gibi yap, deli sanacak kardan adam yaptığını çaktır, haydi çaktır, git kar topla, hayır hayır, toplamak demek taşırken yarısından çoğunu döküp bir avuç kar getirmek demek olmamalıydı. Ha gayet ece, ha gayret, bi kucak daha al şuradan. Belki yerde yapılamıyordur, hatırla: hep arabaların üstündeydi adamlar. Belki de arabanın üstünde kolay yuvarlanıyordur, bence oraya taşı, evet evet öyle yap, şimdi al yerden kümeni oraya götür, al hadi, haydi hooop... Ahaa! elimde dağıldı, onca uğraştığım küme kolumdan düşüp yerle bir oldu.. Devam mı, kardan adam diye tek yaptığım az önce kaymak gibi olan karlı kaldırımda epeyce dağınıklık yaratmak oldu. Adam bana bakıyor olmalı, ama benim ona bakacak cesaretim kalmadı artık. Toz ol Ece toz, gir eve gir! Adamın zincirini takarken düşünecek bir kaç şeyi var artık: senin ne yapmaya çalıştığın, ne tür bir deli olduğun, kara olan hıncının nereden geldiği, nasıl bir çocukluk geçirdiğin… Karar vermemin akabinde saniyeler içinde kendimi eve arkama bakmadan attım, beceriksizliğimin bedelini tırnaklarımın işkenceciler tarafından bir bir sökülmesi şeklinde çektim; camdan iki arabayı da izledim, adam zincirini kardan adam yapmaktan çok daha kolay taktı ve gitti, diğeri gacır gucur ite kaka dura dura kaya kaya uzaklaştı… Bir kardan adamcık hayalim vardı onu da elime yüzüme bulaştırdığım yetmedi, bir de üstüne rezil oldum…
Şimdi düşünüyorum, acaba apartmandan bi’ gören oldu mu?

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...