22 Ocak 2011 Cumartesi

bekliyorum

Bu aralar ne yapıyorsun diyenlere: bekleyip duruyorum...

Erdim ey faniler, un, su, yumurta, bol şeker üstüne sabırla yoğruldum. Tez heykelim, efendime söyleyeyim omuzlarımdan itibaren büstüm, bilemediniz karyatitim falan dikile, kumaştan dikiverin canım işte, ne var!

Evet inanın kulaklarınıza hayatı elimin tersi ile şöyle sürükleyerek kenara itip, arkadaşlarımdan çok evimin duvarlarındaki boya çatlaklarını, bir takım toz topaklarını, banyodaki fayansları ve deli kedi Pati'yi görerek günlerimi geçiriyorum. Ben bu aralar sadece bekliyorum, öylece, sessizce, durup sindirerek, hatta içine bir nefeste çekip, ciğerlerini bekleyişle şişirip, kalbe oradan damarlara oradan da tırnak uçlarıma kadar göndererek, beklemek yiyip, beklemek içip, beklemek koklayıp, beklemek kokarak, beklemek giyerek, beklemek yürüyerek, beklemek konuşarak bekliyorum...

Otobüs beklemek gibi değil, durakta Ortaköy otobüsünü beklerken sıkılır insan, 5 dk geç kalsa 1 saat gibi olur, beklemediğin ne varsa gelir de, beklediğin otobüs yalan olur... Dakikalar geçtikçe daralgillerle akraba çıkılır... Benim bekleyiş otobüsten farklı, bi kere akbil gerekmiyor, yavaş çekimde yaşadığım ise doğrudur, ne dakikalar geçiyor ne gün ne hafta ne ay, burçlar da 13 oldu diyorlar, kesin bu aralar zamanlamalarda bir hata var, zaten ne kadar haşerat terslik var gelip bana konar... Yüz yıllarca beklemişim gibi ama bilmezsin beklenen Otoko ise beklemek bin yıl olsa bile beklenesi... Aynı durakta yağmurun altında belki soğukta sabahtan akşama aynı otobüsü bile bile beklemekten zevk almak gibi diyeceğim, anlamayacaksınız, ben de anlamadım... Bu acı tecrübenin de var işte bir güzel yanı, sonunda onu görmek var, koklamak var, öpmek var, bu bir çetrefilli yol ise atlatanı ve atlatamayanı tanımak var, her gidişin dönüşü var, belki bekleyişin bitiği gün başlayacak gerçek sınav... Mektuplar var ucu yanık, hey gidi heyhey, bugünlerde kaç kişi kadim zamanların mektup teknolojisinden haberdar, bu yaşlarda kolay bulunmayan hasretlik var işte, özlemden öleceğini sanmak var, ölmeyip sürünmek var, her anın kıymetini bilmek var, aşkı eline alıp uzun uzun bakıp tanımak var, zihninde onunla hayata devam ederken fiilde hala beklemek var... En ufak detayı bile defalarca hatırlayıp defalarca düşünmek var... Sevgiyi üçe beşe dörte ondörde katlayıp uçak yapıp mavilere salıp, sevgiliye selam diye uçurmak var...

Velhasılı kelam, durmayın siz de bekleyin canım... Uçupduran yerlerinize iyidir... ;)


not: "durmak" fiili ne ilginç değil mi? Ege'ye selam olsun... :)

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...