19 Aralık 2010 Pazar

bir resim çizdik seninle


Mumların titrediği akşamlarda, hıçkırarak sarılmak istiyorum yokluğuna. Yokluğun varlığın oluyor çok kısa zamanda... Öyle uzaksın ki her geçen gün daha çok yaklaşıyorsun ve birden oturuveriyorsun yanıbaşıma, gülümsüyoruz parlayan gözlerle, kuduruğuz ya: daldırıyoruz ellerimizi boyalara, bir telaş bir telaş, itiş kakış, üst baş rengarenk, duvarlar, koltuklar rengarenk, ağzımız burnumuz... Annem olsa "eyvah" derdi, aman boşver, bak ne güzel her şey rengarenk: masalsı günlerimizi, çocukça şakacı hayalleri, umutları, olacakları, kavuşmaları çiziyoruz resim kağıtlarına, hem umursamaz, hem yaptığını bilen geniş bir rahatlıkla, basitliğe teslim olarak, aza kanaat, çoğa inat... Çocuklar gülüyor hayal ettikçe seni, duvarlar cıvıldıyor, çiçekler açıyor resimde, sarı, pembe, mor ve hatta mavi... Evimiz çıkıveriyor kağıt üstüne 2 katlı, koskocaman kapılı, çarpık çurpuk 2 büyük pencere içinde fiyonklu yeşil perdeleri ve kan kırmızı kiremit çatılı... İçi yaşam dolu olmalı yamuk bacası tütüyor durmadan, sağdan esiyor rüzgar, güney olmalı... Hemen evin dibinde mor meyveler vermiş ağaçlı yol, yürüyoruz pastel zeminde seke seke, saçlarım bir kalemin umursamaz karalamasından çıkmış dağınık mı ne, gülme bana öyle gülme... Ağzımız kulaklarımızda boydan boya yüzü geçen siyah eğri bir çizgi, çok basit ama ne güzel değil mi? Diken diken çıkmış kısa kısa saçların güldürüyor beni. Kollarımız iki yana açılıp kalmış her an bir şeyi kucakladı kucaklayacak, elin elimde, hangi parmak kiminmiş hangimizinmiş çoktan unutulup gitmiş, kimin umurunda. Eteğim var üçgen, üstelik kırmızı, çöptenim ya belim desen kıl kadar ince... Gökyüzünde, sağ köşede güneş, ışınları 5 adet. Güneşin ağzı var, gözleri var, gülümsüyor turuncu yanaklarını sıkıştırarak, çok akıllı değil gibi ama hep iyi niyetli... Pastellerle karalanmış yemyeşil bir vadi, s ile kıvrılıp inen derecik koyu mavi... Arkada 4 tepecik, baştaki ikisi minik dereyi evlat edinmiş, gövdeleri açık mavi başları gri, belli ki bir ara üstlerine kar inmiş... Kar inmiş! Kar.... Karlı dağların çizildiği noktada bir damla gözyaşı, şeffaf... Belirip de düşmesi bir anlık, döne döne iniyor buruşturuyor kağıdımızı... "Şşt! aldırmayın, olur öyle arada, abartmayın" . Olmuş ve olacakları, umutları ve anıları, hayalleri ve hisleri, ne güzel ki ellere, yüze göze, masaya, duvarlara bulaşan ve çıkmayan pastelleriyle bu resim, çerçevelenmeye minnet etmeyen basitliği, sıcakcıklığı ile bizim... Bırak bir damlacık gözyaşını, dereye düşse ya da mesela yırtılsa ortadan ikiye, bir savruk alsa fırlatsa çöpe, eleştirmenler gelip katıla katıla gülse, her gün her vuruşu tıpatıp yeniden ve yeniden vede yeniden kolaycacık çizilebilecek kadar bizim... Şimdi resmimi silmeye niyetliler, boyalar benden, üşenmeyin gidin kendi resminizi çizin, haydi bakiiim...

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...